katman katman, parfumle girip paltocudan cikilan kocaman dukkanlarin icinde dolanirken kozmetik cadiri sandalyelerine kimlerin nasil oturabildigini coktandir merak ediyordum. urun testi mi, krem alana makyaj bedava mi yoksa parti oncesi profosyonel makyaj mi derken birgun ayakkabi seyretmek icin daldigim Norstrom'un kapisinda bir adet kozmetik gorevlisi bana dogru kosmaya basladi.. full makyaj hanim bana yaklastikca arkada acilan kadrajda yan yana makyaj sandalyelerine dizilmis bayanlari fark ettim... makyaj, yeni urunler, test, bedava (free) cilt tipi, analiz gibi kelimeleri ayni cumlede duydugum anda yanimdakileri, amacimi, kendimi, vakti ve dunyanin geri kalanini unuttum. sandalyeye oturdum..koltuguma yeni yayilmistim ki oldum olasi ezik cevap vermeme sebep olan soru geldi. hangi cilt bakim urunlerini kullaniyordum? esantiyon olanlari, dedim. guzellik uzmani cik disari gozum gormesin, der gibi bakti. aldirmadim. hep duzenli kullanmak istedim ama hangi dogru urunu secmem gerektigini bilemedim, iste bugun de size geldim, dedim. yemis gibi yapti. essay tipi ikinci soruyu out'a celmekte cok zorlandim. cildimde ozellikle gicik kaptigim sorunlu bolgeler var miymis? uzman sensin herseyi de benden bekleme sen soyle, der gibi baktim. hangi birini sayayim, der gibi geri bakti. yan saldalyelerden derledigim cumleleri yillardir duydugum kozmetik reklamlariyla birlestirdim. biraz kuru bazen yagli, adaletsiz (uneven) renk dagilimi, kirmiziliklar, ciller, benler, buyuyen gozenekler, siyah noktalar, gozalti torbalari, amaaan bildigin butun igrenclikler iste...
urun adini, sirasini ve ilgili fircasini mumkunu yok hatirlayamayacagim bir dizi islem sonrasi cildim bebek gibi puruzsuz, ferah ve parlak filan olmamisti. allah icin temizdi ve guzel kokuyordu. neyse, uzmanabla herseyi kataloga isaretleyip hangilerini almak istedigimi sordu. simdi almiycam ben evde biraz dusuneyim dedim. alenen gicik kapti.
varolan makyajimi silmis bulundugundan, nezaketen, hafif makyaj (touch-up) ister miyim diye sordu. tamam ama abartma dedim. sanki icime dogdu. suraya sundan buraya bundan gozlere ondan kapaklara dudaklara yanaklara derken aynasiz calisan uzmananimdan iyiden iyiye bunaldim. bakim ve makyaja ayirdigim yillik toplam sureyi asmistik nerdeyse sandalye uzerinde. insanlar bu bakim surecinde yaslaniyordu muhtemelen. boyayip silerken, nemlendirip toniklerken bir de bakmissin omur gecip gidiyordu...
daldigim dusuncelerden kirpiklerimdeki anormallik sayesinde uyandim. goz kirpisim surecindeki acilip kapanma mekanizmasini bizzat kendi gozlerimle 30 santim geriden izleyebiliyordum. hemen yan sandalye teyzesinden aynayi kaptim. gozlerime inanamadim. zaten gozler de benim degildi.. boya kupune batmak kesin boyle bir an sonrasi deyimler sozlugune gecmisti. birkac saate Meksikaciya gidecegimi, cipsimi salsalarken kirpiklerimin matgaritama kacmasindan endiselendigimi, en azindan eski gozlerimi geri istedigimi soyledim... uzmancan, goz acip kapayarak bir karis oteyi gidiklayabilmemi saglayan kirpiklerdeki zifti soylene soylene sildi. oysaki gozlerim meydana cikmis. guzel olmak istemeyenine de ilk defa rastlamis. bize afiyet olsunmus. ceperlerdeki siyah bulutlar (smoky) icin artik cok gecti. bir sure boyle surmeli yasamam gerekecekti.
bakim, zayiflik, makyaj ve sekil dayatmalarina aldiris etmeden, sirf iyi hissetmek ve sahsi istek dogrultusunda kendime bakmak istiyorum ben sevgili okuyucu. su gunlerde bu o kadar da kolay degil zira zaman kendine bakmayani, gelisiguzel giyineni, bigmacmenusunu vicdanazapsiz, patatesini mayoneze batirarak yiyeni siniftan attiklari zaman ve ben buna fena halde icerliyorum.
0 yorum:
Yorum Gönder